Compare commits

...

10 commits

Author SHA1 Message Date
bd5a783c05
Özgür Yazılım Özgür Türkiye 2024-08-02 22:49:10 +03:00
34094a94a5
removed old 2024-08-02 08:54:19 +03:00
dd9dc65fc1
yazı şimdilik silindi 2024-07-23 18:24:15 +03:00
72827858f7
Milli ve Özgür 2024-07-23 04:17:01 +03:00
5633ba5627
Merhaba değerli arkadaşlar, daap ismindeki etnik house ve aynı zamanda progresif rock yani anladığım ölçüde belirtirsem tematik albüm çalışmamda bir yere geldim. Sözleri yani hikayeyi yazdım. Şüphesiz yaşadığımdan ve dış dünyada farkına varabildiğim yaşantılardan etkilendim, bunlarla birlikte okuduğum dinlediğim şeylerden de etkilendiğimi belirtmem gerek... Ancak ucu açık sanatsal bir çalışma bir bütün hikaye yazmaya gayret gösteriyorum. Ve bu benim benimsediğim bir hikaye olacak. Benim hikayem...
Bu yolculukta siz de bana eşlik eder ve ortak bir deneyim yaşamamıza şans verirseniz sevinirim. Her ne kadar "benim" hikayem desem de ünlü sözde belirtildiği gibi "anlatılan senin hikayendir" ya da de te fabula narratur !...

Şimdiden hepimize huzurlu, sağlıklı bir ömür ve bolca başarılar diliyorum.

https://www.github.com/hwpplayer1/daap

https://gitlab.com/hwpplayer1/daap

https://git.sr.ht/~mertgor/daap

https://git.vern.cc/hwpplayer1/daap

https://git.disroot.org/hwpplayer1/daap

https://codeberg.org/hwpplayer1/daap
2024-04-27 04:40:59 +03:00
4b2901a4ee
typo fix/yazım düzeltmesi 2024-04-18 21:20:21 +03:00
3890ac77b7
Özgürlük Yeniden Tanımlansaydı by Mert Gör 2024-04-18 20:49:24 +03:00
ad74f9079b
Başkası için Bizim için 2024-01-08 18:39:38 +03:00
542833b75c
yeniden !... 2023-11-28 14:07:47 +03:00
19cd251915
30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu olsun ! Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye ! 2023-08-30 16:20:04 +03:00
13 changed files with 221 additions and 97 deletions

5
30AgustosZaferBayrami.md Normal file
View file

@ -0,0 +1,5 @@
# 30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu olsun
30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun !... Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye !...
![30 Ağustos Zafer Bayramı](30AgustosZaferBayrami.png)

BIN
30AgustosZaferBayrami.png Normal file

Binary file not shown.

After

Width:  |  Height:  |  Size: 426 KiB

View file

@ -0,0 +1,21 @@
# Başkası için Bizim için
* Başkası için demek bizim için demek
* Karşılıklı yardımlaşma
* Topluluklar için topluluk
* Şirketler için şirket
* Kurumlar için kurumuz
Bir proje yönetimi yazısıyla daha karşınızdayız. Bu yazımızda kısaca farklılıkların nasıl bir arada yaşayabildiğini ve birbirleriyle etkileşime geçtiğini, dahası karşılıklı yardımlaşabildiğini ele alacağız.
## Özgür Yazılım bencil değildir
Öncelikle şunu belirtmek gerek : "Özgür Yazılım" "bencil" değildir! Biz bir yazılımı özgür olarak dağıttığımızda kendimizi olası emek israfı ve emek hırsızlığı tehdidinden korumuş oluyoruz evet ancak sadece kendimizi korumuyoruz, dahası geliştiricileri ve kullanıcıları da korumuş oluyoruz. Bu sebeple "Başkası için Bizim için" demektir.
## Karşılıklı yardımlaşma
Organizasyon içinde kullanılsa ve dışarıya aktarılmasa bile bir Özgür Yazılım mutlaka dışarıdan yardım aldığından(hiç kimse'nin tek başına büyük projeleri geliştiremeyeceği gerçekliğinden hareketle) dolaylı veya direkt bir karşılıklı yardımlaşma söz konusudur.
## Biz kimiz ?
İşte bu sebeple biz topluluklar için bir topluluk, şirketler için bir şirket ve kurumlar için bir kurumuz.

View file

@ -1,35 +0,0 @@
# Bir Aforizmanın Uyandırdıkları
Gerçekçi olmak gerekirse oturup da husûsî olarak aforizma okumak gibi bir hobim yok. Hatta bu başlıkla basılan kitapların oluşum şartlarını düşünüp anlam veremediğim de olmuştur. Franz Kafkanınki mesela. Fakat yine de her şeyin herkese hitap edemeyeceği bir vakıa. Ben domates severim ötekisi sevmez. Bunun için iki taraf da suçlu olmadığı gibi meydanda suç kavramını gerektirecek bir ahval de söz konusu değil.
Beni bu yazıyı yazmaya iten ilham Edgar Allan Poenun Can Yayınları Kısa Klasikler / 11 adıyla yayınlanan hepi topu 47 sayfalık Morgue Sokağı Cinayetleri kitabının 19. sayfasında verilen dipnot.
Dupin, arkadaşının o sıradaki düşünce silsilesini nasıl idrak ettiğini arkadaşına çözümlerken şu Latince dizeyi aktarıyor:
**Perdit antiquum litera prima sonum.**
Çevirmen Nazire Ersözün dipnotu bu sözü şöyle sunuyor Türkçe okurlara:
(Lat.) **İlk harf eski okunuşunu yitirdi.**
Münasebetsizce “Eski çamlar bardak oldu” atasözünü anımsadım. Tabiiki ufak, azıcık bir irtibat var ama hakkını teslim edeyim Latince dize çok daha estetik. Ama mesele estetik tercihlerimiz değil.
Enteresan bir şekilde bu söz bana yakın zamandaki bir şeyi hatırlattı bana. Arkadaşımın unuttuğu ve benim önemsediğim bir şeyi. Eskiden olsa muhakkak kafaya takar ve arkadaşıma veryansın ederdim. Ancak bu Latince dize bu arkadaşıma veryansın etmediğimi hatırlattı. Hatta unuttuğumu…
ık bir şekilde söylemek gerekirse, ilk harfim okunuşunu yitirmiş.
Aforizmalara ilgi duymadığımı söylemiştim başta. Ancak daha evvel hiçbir aforizma bana kendimle ilgili bir olguyu apaçık bir şekilde göstermemişti. Belki de aforizmalara karşı takındığım kayıtsızlık özne nesne ilişkisi içinde bir alışverişimizin olmayışıydı. Fakat:
**Perdit antiquum litera prima sonum.**
Evet…
Tam bu noktada ilgisiz bir şekilde bu cümledeki sözcüklere aşina olduğumu da fark ettim. Latinceyi bilmiyorum, hayır. Ama Esperanto ile hatırı sayılır bir mâzîm var. Bu leksikografik bir zâviyeden cümleyi kurcalamama olanak tanıdı.
Perdi: kaybetmek, antikva: eski/cil, litero: harf, prima: önce vs, sono: ses
Vay be!
* **Yazar Gazelhun Nimet Efendi**
* **Lisans CC BY-ND 4.0**

View file

@ -0,0 +1,19 @@
# daap
Merhaba değerli arkadaşlar, daap ismindeki etnik house ve aynı zamanda progresif rock yani anladığım ölçüde belirtirsem tematik albüm çalışmamda bir yere geldim. Sözleri yani hikayeyi yazdım. Şüphesiz yaşadığımdan ve dış dünyada farkına varabildiğim yaşantılardan etkilendim, bunlarla birlikte okuduğum dinlediğim şeylerden de etkilendiğimi belirtmem gerek... Ancak ucu açık sanatsal bir çalışma bir bütün hikaye yazmaya gayret gösteriyorum. Ve bu benim benimsediğim bir hikaye olacak. Benim hikayem...
Bu yolculukta siz de bana eşlik eder ve ortak bir deneyim yaşamamıza şans verirseniz sevinirim. Her ne kadar "benim" hikayem desem de ünlü sözde belirtildiği gibi "anlatılan senin hikayendir" ya da de te fabula narratur !...
Şimdiden hepimize huzurlu, sağlıklı bir ömür ve bolca başarılar diliyorum.
https://www.github.com/hwpplayer1/daap
https://gitlab.com/hwpplayer1/daap
https://git.sr.ht/~mertgor/daap
https://git.vern.cc/hwpplayer1/daap
https://git.disroot.org/hwpplayer1/daap
https://codeberg.org/hwpplayer1/daap

View file

@ -1,25 +0,0 @@
# Asıl cânî Dr. Frankensteindir
Baba figürünün evlat üzerindeki etkisi deyince bir çok edebiyatseverin aklına ilk gelen **Franz Kafka** ve melun babası Hermannın hastalıklı ilişkisidir muhtemelen. **Babaya Mektup**ta Kafka açık açık babasına onun ne kadar baba olamadığını anlatır. Hermann kötü, bencil, çocuklarını ezen, küçümseyen, önemsiz hissettiren biridir. Kafka bu uzun ve hayret uyandırıcı mektubunda babasından kaçtığı için yazmaya sığındığını ve önünde sonunda babasını anlatmaktan kaçamadığını büyük bir üzüntüyle îtiraf eder. Ne hazin!
Bu gerçek boyuttaki baba-oğul ilişkisinin yanı sıra benim aklıma bir de kurgusal ikili gelir. **Victor Frankenstein** ile “canavar” oğlu!
Evvelâ benim nazarımda kitap boyunca kullanılan ve kamuoyu vicdânının sâhiplendiği canavar tâbirini reddediyorum. O bir canavar değil, düpedüz insandır. Dr. Frankensteinin etik kuralları yok sayıp mezarlara gömülmüş cesetlerin çürümemiş organlarını bir araya getirerek meydana getirdiği bir insandır. Bu insan oluşunun en büyük emâresi ise şüphesiz ki açlığını çektiği sevgidir, baba sevgisi. Buna mukâbil sâdece çirkin olduğu için “baba” dediği adam tarafından evlat olunmadan evlatlık mertebesinden reddedilir. Bir piç muâmelesi bile görmez. Sırf çirkin diye canavar addedilir.
Bu yaratılan insanın çirkin olacağı da sürpriz değildir üstelik. Bir akbaba gibi o ceset benim bu ceset benim kabristanlara musallat olan Dr. Victor Frankensteinıin bu muhtemel çirkinliği tahmin etmemesini ben anca bilim âleminde fark yaratma hırsıyla gözlerinin hiçbir şeyi görmemesine bağlıyorum. Ölü bir beden zaten insânî ışığını kaybetmiştir. Yıldırımlar bu yitik ışığı getirebilir mi ki? Bu belki de deney sırasında yüzde elli-elli bir ihtimâle sâhipti. Fakat umursamadı, çünkü güzellik-çirkinlik kavramından ziyâde mühim olan birbirlerine dikilip yapıştırılan bu “organ yığını”nın insanlaştırılmasının mümkünâtını araştırmaktı.
Bu noktaya kadar doktorun şartları çerçevesinde anlayış gösterebiliyorum ancak bu araştırmadan, bütün o amaçlardan sapan yine doktorun kendisi oldu. Çünkü kendi beceriksiz ellerinden çamurdan bir büst bile yapamayacağını bilmesi gereken doktor, yığdığı ceset parçalarının birleşip yeni bir insan ortaya çıkarmasının heyecânını duymadan, “Ay ne kadar da çirkin!” triplerine giriyor. Sanki onun hırsı, gâyesi çirkin değilmiş gibi. Sırf çirkin diye insan yaratmış olduğunu göremiyor ve bu bahtsız yeni canlının ağır çirkinliğine tahammül etmeyip onu terk ediyor. Aynı iskelet hemen yukarıda bahsettiğim Kafka ailesinde de görülüyor. Oğlu istediği gibi olmadığı için baba Hermann oğlunu neredeyse öteliyor. Bu vesileyle Kafkanın **Dönüşüm** novellasını bu gözle okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Artık sâdece doktorun değil, bir canlının daha penceresinden bakma fırsatı yakalıyoruz. Gel gör ki bu noktada İngiliz yazar **Mary Shelley**nin tarafgir olduğunu sezmeye başlıyoruz. Sanki okuru yönlendirir gibi bir hâli vardır. Hayır, hayır! Sanki yazar Victor değilse bile, Victorun dostu, yoldaşı, refıki gibi davranıyor. Ve bu çirkin canlıya canavar, çevireden çeviriye değişmekle berâber yaratık diyor.
Oysa, her yeni doğan gibi korku yaşıyor. En yakınından, onu doğurandan sevgi bekliyor. O vermeyince dilediği sevgiyi, insani fiziksel ihtiyaçlarının de etkisiyle kendini dış dünyâya atıyor ve çektiği yalnızlık onun baştaki mâsum ve iyi kalbini katılaştırmaya başlıyor.
Bu kitabın başında babasızlık vardı. Sonra sevgisizliğin sebep olduğu olaylar.
Bir teklifim var: Kamuoyunun vicdanını takınsın. Yalnızca bu canlıya işlediği cinâyetlerden ötürü cânî diyemeyiz. O kader mahkûmu olan bir cânîdir, bahtsızdır, kendisinin dışındaki şartların yarattığı nehir suları onu cinâyetlere götürmüştür. Fakat asıl cânî Dr. Frankensteindir. O yaptıklarının sorumluluğunu almayarak kaçmış ve gittikçe tehlike seviyesi artan, “ne yaptığını doğru düzgün bilmeyen” ama dâima sevgi açlığı çeken ve Dr. Frankenstein yüzünden bu sevgi ihtiyâcını gideremeyen ve giderme olanağı asla olmayan bir canlıyı dünyâya salmıştır. Tâbir-i câizse doğurup sokağa atmıştır.
Bu noktada şunu da hatırlatalım. Bu yeni insanın adı yok. **Dr. Frankensteinin Canavarı** tamlaması kısaltılarak direkt Frankenstein diyenler çok. Kendince “canavardan” kaçan doktorun hâzin sonu: bizzâtihi “canavarlaşması” 🙂
* **Yazar Gazelhun Nimet Efendi**
* **Lisans CC BY-ND 4.0**

View file

@ -1,37 +0,0 @@
# Gogol'ün Portre'si ve Birleşik Krallık'taki Bilişim Yasa Tasarısı
Portre kelimesi bana dâima **Oscar Wilde**'ın **Dorian Gray'in Portresi**'ni anımsatır. Fizikî güzelliğinin ebedî olması için rûhunu şeytana satan bir adamın hazin ve belki ibretlik hikâyesidir. 1890 Temmuz'unda tefrîka edilişinin üzerinden handiyse 133 sene geçmiş. Fakat yazımın esas bahsedeceği eser olan Portre Nikolay Gogol'ün bir uzun hikâyesi. 1834-35 senelerine âit. Bir okur olarak adını ilk andığım Wilde'ın Gogol'ün bu eserinden etkilendiğini söyleyebilirim. Elbette, daha başka ve daha yüksek bir sanat anlayışının numûnesi olabilecek hikâye ve romanların olma ihtimâlini göz önünde tutmak lâzım.
Esere yoğunlaşmadan evvel **Yordam Kitap**'ın **Hasan Âli Ediz**'in Türkçesiyle yayınladığı bu baskının kalitesi methedilmeye lâyık. Tek kelimeyle enfes. Ayrıca altını çizmek isterim ki kitabın boyutu da hakîkaten okuma rahatlığı sağlıyor. Çevirmenin evvelce okuduğum diğer tercümelerinden **Biyelkin Hikâyeleri** (Aleksandr Puşkin) ve **Aşk Üzerine** (Anton Çehov) kitapları da benzer bir husûsiyeti aksediyor. Okumanızı tavsiye ederim.
Gel gelelim Portre'ye. Fantastik ögeler içeren bu hikâye iki bölüme ayrılıyor. I. bölümde Çartkov adlı genç bir ressamın tesâdüfen satın aldığı bir çift gözden ibâret lânetli portrenin ona sağladığı zenginlik ve bu zenginliğin kendiyle berâber getirdiği ve peyderpey ortaya çıkan bayağılık, açgözlülük, cimrilik, kıskançlık gibi olumsuz hislerin idealist ressamı nasıl çürüttüğü anlatılıyor. Kitabın II. bölümüne ise bu lânetli portrenin ortaya çıkışının hikâyesi desek yeridir.
**#Aşağıda kitap hakkında yer yer sürpriz-kaçıran bilgiler olacaktır, aman dikkat!#**
Çartkov, portredeki bir çift şeytânî gözün tesiriyle modaya uygun resimler yapmaya başlar, kaprisli ve burnu havada olan aristokrat müşterilerinin istekleri üzerine kendi estetik kaygılarını terk etmek zorunda kalır, zamanla robotik bir resim üreticisine dönüşür. Bayağı zevklere düşer, şöhret için yaşayan birine dönüşür. Seneler sonra, ihtiyarlığında yaşıtı olan ancak sanatının peşinde koşup mükemmele erişen bir ressam tanıdığının hârikulâde resmi ile derin ve zehirli uykusundan uyanır. Bir çılgınlık hâli ile resme dâir kâbiliyetinin olup olmadığını dahi sorgular. Kapalı yerlerde tozlanmaya mahkûm ettiği gençliğinin bahârında elinden çıkan resimleri inceleyerek bir zamanlar mahâretinin olduğuna kânî olur. Onu tekrar diriltmek için uğraşır ancak tâbir câizse o treni kaçırmıştır. Bu hâl, onu öfkeye ve çelik gibi sert bir kıskançlık batağına sürükler, cimriliğiyle topladığı paraları, gözünü bile kırpmadan gelecek vâdeden ressamlara âit yüksek sanat eserlerine verir. Fakat bu patronajlıktan uzaktır. Gâyesi o eserleri yırtmak, parçalamaktır.
Lânetli portredeki şeytânî gözleri fantastik kabul etmek mecbûrî. Ancak olay zincirindekileri düşündüğümüzde aslında **asıl vurucu olan**, para ve şöhretin insanı nasıl yok edeceğinin büyük ve açık izleridir. Eğer yaşama ve geleceğe dâir prensipler, hayaller, planlar, ümitler para, şöhret ve tekel olmak için terk edilirse kişioğlunun öyle şeytânlara, lânetli portrelere ihtiyâcı kalmaz, kendi kendini de büyük bir yıkıma, harap omaya sürükleyebilir.
Belki size tuhaf gelecek ancak çok güncel bir teknoloji/bilişim haberi var. Bu durumla paralellik arz ettiğini düşündüğümden ondan da söz etmek ve Portre ile olan benzerliğini tespit etmek istiyorum.
**Teknoloji Dünyasının Çartkov'u: Apple**
Biliyorsunuz, **Birleşik Krallık** kabul edilebilirliği imkânsız bir yasa tasarısı üzerinde çalışıyor. Buna göre çocuk istismârının engellenmesi adına mesajlaşmalar düzenli aralıklarla taranacak. Hâliyle tam koruma sağlayan **uçtan uca şifreleme** (e2ee) hizmeti veren anlık mesajlaşma uygulamaları/şirketleri ya cezâlar ile bitirilecek ya da direkt illegal olduğu gerekçesiyle yasaklanacak. Burada kısa bir parantez açalım: uçtan uca şifreleme mesajlarınız, gönderilerinizi yâni size ait olan şeyleri şifreler ve kem gözlerden korur. Art niyetli şifrekırıcıların size âit bilgileri çalmalarını engeller. Mahremiyetinizin şantaj konusu yapılmasına ya da sizi bilgilerinizle birlikte bir ticâret metası hâline getirilmenize mâni olur.
Tasarının amacı çok net, vicdanları teskin etmekte ve dolayısıyla da gönül rahatlığıyla destekleneceği âşikâr. Ancak işin aslı öyle değil. Türkçede bu hâli îzah etmek için çok güzel bir tâbir var: **kaş yaparken göz çıkarmak**. Bir suçun işlenişini engellemek adına milyonlarca insanın özel yazışmalarını hükûmetin ve şirketlerin vicdânına terk etmek abesle iştigal etmektir. Ki hâlihazırda bana kalırsa yeryüzünde bulunan bütün hükûmetler birleşerek e2ee hizmeti sağlamayan servisleri yasadışı îlân etmelidir. Birleşik Krallık'ın durumunu şuna benzetebiliriz: Sırf yaralama ve adam öldürmede kullanılıyor diye keskin bıçakları yasaklamak istiyorlar! Ya da sırf boğulma riski var diye denizlere girmeyi ve yüzmeyi yasaklıyorlar. Böyle deyince akıl alır olmadığı daha bâriz ortaya çıkıyor. Elbette, çocuk istismârı gibi âdî ve tahammül edilemez suçlarla mücâdele edilmelidir. Ancak var olan ve yeni îcât edilecek olan bilişim suçlarının mantar gibi türemesine sebep olacak şekilde bir mücâdele yarardan çok zarar verecektir. Sâdece hükûmet kontrol edecek öyle mi? Peki Çin, Rusya gibi ülkelerde cepheleri olan sibersavaşlarda oldukça yetenek kazanmış **şifrekırıcılar** öylece duracak ve hükümetin baltalayarak uygulamalarda zorla açtıkları arka kapılardan girmeyecekler mi? Öyle zannediyorlarsa külliyen yanılıyorlar. Bu işin bir de korkutucu cabası var: Birleşik Krallık şâyet bu yasayı kabul ederse demokrasi karnesi zayıf olan ülkelerde mahremiyetin şiddetli ve pervasızca ihlâl edilmesi sâdece an meselesi olur ve böylelikle yazılım dünyâsının zarzor inşâ ettiği e2ee geleneği hesaplanamaz bir darbe alır.
Konudan saptığımı düşünmeye başladınız, tamam, hemen bağlıyorum. Genç ressam Çartkov şöhret ve para için yaşıyordu. Bu yüzden en insânî duygulardan bile soyutlanmaya başlayıp kendi sonunu hazırlamıştı.
Birleşik Krallık'ın bu tavrına geneli **açık kaynak** ve **özgür yazılım** olan birçok teknoloji şirketi (**Signal**, **Tutanota**, **Duckduckgo** gibi açık ve özgür yazılımların yanı sıra **Vivaldi** gibi yarıık kaynak ve **Whatsapp** gibi tamâmen sahipli uygulamalar vb.) karşı çıktı. Apple ne yaptı? Büyük bir itâatkârlıkla İngiliz hükûmetini desteklediler. Hatta bu arzu edilen düzenli tarama için bir sistem dahi geliştimek için ellerini çabuk tuttular. Çünkü Birleşik Krallık'taki pazar paylarını, kazandıkları ve kazanacakları paraları kaybetmek onlar için söz konusu olmamalıdır. Bu alelacele desteğin illeti şu: kendi kapalı sistemlerinde neler olup bittiğini zâten kendileri gâyet tafsilatlı bir biçimde biliyor,  hükûmet de bilse ne olacak ki?! Özgür yazılım lisansları ile üretilen, ücretsiz olarak paylaşılan, dağıtılan açık sistemlere karşılar, çünkü para kazandırmayan her şey onlar için yok hükmünde, varsa da değeri kıymeti olmayan şeyler. Onların durdukları bu yasa karşıtlığı pozisyonu, hâliyle akıl kârı değildir diye düşündüler. Koca şirket Çartkov gibi düşünüyordu: Para kazanayım, gayrısının hiçbir ehemmiyeti yok. Gelin görün ki birkaç gün sonra "para şeytanı"nın etkisindeki Apple enteresan bir şekilde karar değiştirdi ve Birleşik Krallık hükûmetine açık mektup yazanlara dâhil oldu.
Aslında öyle mahremiyet muhafızlığı değil bu yaptıkları. Fakat Apple'ın kendini pazarlama düsturlarından birisi şu: "gizlilik ve mahremiyetinize saygı duyuyoruz". Öyle görünüyor ki hatırı sayılır miktarda insan bu söze güveniyor. Buna halel getirmemek için de tasarıya karşı çıktıklarını beyan ettiler. Kabul etmeyecek olsalardı, Apple'ın yarattığı imaj hepten yok olacaktı. Çünkü iMessage'la gönderip aldığın özel mesajlar düzenli olarak birileri tarafından okunup kontrol ediliyorsa Apple'ın iMessage'ı da güvenli değil demektir. Çartkov da benzerini yapmıştı. Portresini yaptıranları memnun etmek adına, hiçbir özelliği olmayan biri olup çıkmıştı.
Ben Apple'ın bu hamlesini Çartkov'un eski ve saygıdeğer ressamlara atıp tutarken yaşlandıkça onları savunmasına benzettim.
"Çartkov eski ressamlara gereğinden çok üstün nitelikler verildiğini, bunların hepsinin, Raphael'e gelinceye kadar vücut değil, gerçek iskeletler resmettiğini, bu gibi ressamların eserlerinde güyâ herhangi bir kutsallık bulunduğu yolundaki düşüncenin ancak seyircilerin imgeleminde var olduğunu, hatta bizzat Raphael'in yaptığı her eserin bile iyi olmadığını, çünkü anatomi alanındaki bilgisini göstermekten başka bir şey düşünmediğini, onda hiçbirincelik olmadığını, gerçek ışığın, fırça kudretinin, renk uyumunun ancak şimdiki yüzyılda bulunabileceğini söylüyordu. (s. 54-55)"
**Fakat sonra sonra:**
"Saygıdeğer bir yaşa geldikleri zaman bn ressamların yaptığı gibi, o da Raphael'i ve eski ustaları - bunların erdemlerine tamamıyla inandığı için değil, bunları gençlere karşı bir silah olarak kullanmak için- şiddetle savunmaya başladı. (s. 57)"
**Yazımı şöyle bitireyim**: Edebiyat ve okumak dünyâyı anlamada, olayları ve durumları idrak etmeye yardım eder. Bu illâki romantik düşler ve şiirsel imgelemeler kurmak için değil, hakîkî yaşamın sırlarına ermek için de aynı derecede yardım eder.

View file

@ -0,0 +1,21 @@
# Özgürlük Yeniden Tanımlansaydı !
Özgürlük yeniden tanımlansaydı nasıl bir tanım getirirdim ? Veya aklıma özgürlük ile ilgili neler geliyor ? Olabildiğince tüm disiplinleri yani bilim dallarını felsefeyi kültür ve sanatsal aktiviteleri dini ve yaşam tarzlarını ele alıp konuşmak istiyorum. Elbette özgür yazılımla bağlantı kurarak. Bakalım neler yazacağım konuşacağım ?
Birincisi özgürlüğün bir eyleme karşı verilen tepki olması tezi... İstemiyorum yapmam veya buna uymak zorunda değilim iddiası. Evet yapma hakkı kadar yapmama hakkı da özgürlük dairesinde ama bana daha çok haklar kadar görevler olduğu düşüncesi daha samimi geliyor. Evet yapmak veya yapmamak bir özgürlük ama her iki durumda da sorumluluklar ve görevler unutulmamalı. En başta kişinin kendisine karşı sonrasında ailesine ve yakın çevresine ve topluma ve genel olarak insanlık ideallerine veya tercihen inançlı biriyse yaratıcısına, İslami üslupla söylersek Allah'a olan sorumluluklar unutulmamalı.
Ben biraz daha açıklarsam her özgürlüğün bir getirisi ve götürüsü olduğunu söyleyebilirim. Bu aynı iktisattaki her seçim bir vazgeçimdir düşüncesine benziyor. Yani Su alıyorsak elimizdeki para ile örneğin soda'dan vazgeçmiş oluyoruz. Zira elimizde belli bir para var ve biz o parayı su'ya vermişizdir. En azından ben böyle ele alıyorum.
Peki ya sonra ? Yazılımla özgürlüğün ilgisi nedir ? Özgür Yazılım kaynak kodun erişimine engel olmaması ve bu kodu kullanan veya geliştirenlerin de kendi kodlarına erişimde engel koymaması düşüncesine inanır. Ve oyun teorisi açısından bakıldığında işbirliğine dayalı oyunları temsil eder. Bölünmüş kendi içine hapsolmuş son kullanıcılar olmaktansa Özgür Yazılım şarkısında adı geçtiği gibi komşusuna yardımcı olan bir ağ ve dayanışma imkanından bahseder.
Bu farklı disiplinlere de uygulanabilir.Bilime sanata kültüre dinin içindeki hoşgörüye ve ahlak'a... Tabii biz yazımızda ideolojik bir kaygı gütmediğimizden sadece analiz yapmayı yeğleyip neler getirir neler götürür gibi bir sohbetten dem vuracağız. Bu platformumuzda hacker kültürünün merağı dışında farklı bir yazıya pek rastlayamayacaksınız. Bunu düşünüyor ve hesaplıyorum. Gerçi milli ve dini günlerin kutlanması da var ama onlar artık alıştığımız düşünceler olduğu ve dahası bir partiyi veya düşüncesini satma amacı taşımadığı için onu saymıyoruz.
ıklık olmadan özgürlük anlamsız diyenlere ne demeli peki ? Evet ama açıklık demek ne demek ? Dışarıdan bilgi almayı ve onu özümsemeyi değerlendirmeyi kabul eden, davranışlarında diğer insanların fikirlerine önem veren bir kişi veya kurum olmaksa evet sanırım sizinle aynı fikirdeyiz. Bu yazılım alanında herhangi bir yazılımı kullanmayı onu incelemeyi ve iyi olduğunu düşündüğümüz bir tarafını kendimize uygulamamızı getirebilir. Getirmeli de ... Karşı taraf da aynı işi yapabilir. Dolayısıyla daha önce de bahsettiğimiz gibi Açık Kaynak Kapalı Kaynak ve Özgür Yazılım akımları arasında bir kavga yerine ılıman bir düşünce ikliminin olabileceği bir arada yaşanabileceği düşünülebilir.
Diğer türlü işine gelince kullan işine gelince kullanma çıkarcılığı pek de etik değil. Özellikle aklımda kalan ancak tanımını benim pek kabul etmediğim hacking konusuna geldiğimizde... Beyaz şapkalı hacker olup sonradan siyah yani çalma çırpma zarar verme tarafına geçirince ... yani işine geldiğinde kötülükler yapınca ... Bu elbette kabul edilemez. Etik olmayan bu ve sanırım bu yüzden Etik hacker deniyor. Bir değerler bütünlüğü olduğu için.
Aldığım bir felsefe psikoloji dersine göre bir kişinin pek çok yeteneği ve özelliği olabilir bu yeteneklerin hepsi rakamsal değer olarak sıfır olarak gösterilir. Yani bir nevi puan tablosu gibi. Ancak söz konusu kişinin bir kişiliği varsa bu kişi örneğin 1000 olur ama kişiliği yoksa bir hiçtir yani sıfırdır. 1'ler ve 0'lardan ibaret olan bilişim dünyasında biz de kendimizi buna göre tanımlayabiliriz. Yetenek mi yoksa kendi ve aynı ölçüde başkalarının özgürlüğüne saygı duyan bir kişilik mi ?
Tercih sizin !
happy hacking ! yani başarılar ve başarıya ulaşmanız dileğiyle !

BIN
ozgurvemilliyazilim.docx Normal file

Binary file not shown.

BIN
ozgurvemilliyazilim.odt Normal file

Binary file not shown.

BIN
ozgurvemilliyazilim.pdf Normal file

Binary file not shown.

150
ozgurvemilliyazilim.txt Normal file
View file

@ -0,0 +1,150 @@
"Özgür Yazılım Özgür Türkiye" Milli Bağımsızlık ve Kalkınma için Özgür Yazılım
Önsöz
Bu yazıda Özgür Yazılımın milli bağımsızlık ve milli kalkınma ile ilişkisi ele alınmış, kişi ve kurumlar ile Özgür Yazılım etkileşimi tasvir edilmiştir.
Yazı genel olarak çeşitli bilimlerden yararlanmakta ve günümüz koşullarına yönelik öneriler sunmaktadır.
Ayrıca yazıda yapılan güncelleme ile güncel bir konu olan Crowdstike güncelleme hatası sonucu oluşan ve Windows tabanlı sistemlerin çalışamaz hale gelmesine sebep olan görev kritik altyapı hizmetlerindeki kesinti ve özgür olmayan yapay zekanın tehlikelerine dikkat çekilmiştir.
1. Yazılım nedir yazılım tarihine kısa bir bakış ...
Yazılım bugünkü teknolojik ilerleme koşullarında "bilgisayara" verilen bir dizi yap emri ve komuttur. Biz bu emri veya komutu “algoritma” yani bizi amaca götüren bir dizi mantıksal yol, yordam ve yöntem ile göreli olarak insanın anlayabileceği yapay diller(Türkçe İngilizce vb doğal diller olmayan insan tarafından üretilmiş kurgusal diller) olan programlama dilleri, bu programlama dilleri ile üretilmiş metinleri yorumlayan(Python programlama dili yorumlayıcısı gibi) veya derleyen ve makine koduna dönüştüren bilgisayarın anlayabileceği dile dönüştüren (C programlama dili derleyicisi GCC gibi) dillerle yazıp bilgisayara anlatmaktayız. Bilgisayar bu komutları metinleri 1 ve 0'a dönüştürüp anlamaktadır. Burada mantık bilgisayarın elektronik çalışma biçimidir. Daha fazla detaya şu an için girmiyoruz.
Malzeme teknolojisinde gelişmeler sayesinde bilgisayar artık cep telefonu boyutuna inmiştir. Android(Linux kernel), Ubuntu(Canonical şirketi ve UBports vakfı) GNU/Linux , PureOS GNU/Linux(Purism şirketi doğrudan Debian GNU/Linux tabanlı) ve başka GNU/Linux mobil sistemler ile kasa bilgisayar veya laptop(diz üstü bilgisayar) bile kullanmadan kod yani yazılım üretebilmek mümkün hale gelmiştir.
2. Peki yazılım günümüzde ne anlam ifade ediyor ?
Yazılım bilgisayarların yaygınlaşması ile her sektöre adapte olan soyut bir bilim dalı haline gelmiştir. Örneğin finans sektöründe hisse alım satım işlemleri, kripto para işlemleri, geleneksel bankacılık işlemleri yani para yatırma ve para çekme gibi kritik işlemler yukarıda adı anılan mobil sistemler üzerinden cep telefonu uygulaması ile yapılır hale gelmiştir. Böylelikle iktisat teorisindeki zaman faydası mekan faydası gibi koşullar gözönünde bulundurulduğunda yazılım bir fayda aracı haline gelmiştir. "Üretici güçler" açısından ise bir tetikleyici konumundadır.
Yazılım bu anlamda donanım ve son kullanıcı arayüzü arasında bir katman ve istenen iş dalına yönelik bir arayüz anlamında ele alınmalıdır. Bilim dalları, mühendislik dalları, sportif faaliyetler, tıbbi çözümler, sanatsal dallar ve diğer tüm ekonomik sektörler için bir yazılım çözümü bulunabilmektedir. Buna yönelik donanım ve yazılımlar gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır.
Dahası artık her şirket Özgür Yazılım ile potansiyel kendi yazılımını üretebilecek bir yazılım şirketi haline gelmektedir. Buna üniversiteler ve laboratuvarlar da dahildir. Dolayısıyla yazılım disiplini toplumsal bütünlük ya da milli birlik için de bir tetikleyici durumundadır.
3. Özgür Yazılımın temel ilkeleri yazılımı nasıl dönüştürüyor ?
Özgür Yazılım ruhu itibariyle topluluk odaklıdır. Topluluğa bireyler, öğrenci grupları, kâr amacı gütmeyen organizasyonlar, şirketler, demokratik kitle örgütleri, devlet kurumları katılabilmektedir. Kimi zaman bir birey proje başlatır Linus Torvalds gibi bir öğrenci olarak Linux kernel(donanım sürücülerinin arayüzü anlamında çekirdek ya da kernel) projesi başlar ve her kesim buna "sahip" çıkar. Kimi zaman Ghidra (NSA ABD https://en.wikipedia.org/wiki/Ghidra) gibi projeler ABD devleti kurumlarınca çıkarılır ve toplumda kendisine yer bulur.
Kimin veya hangi kurumun başlattığından bağımsız olarak kaynak koda erişebilmek, bu kodun uygun bir platformdan yayınlanması bir çarpan etkisi oluşturmakta ve toplumun ve dünyanın her ülkesine ulaşmakta ve bir etkileşimi doğurmaktadır.
Kod okunabilir, değiştirilebilir, yeniden dağıtılabilir ve değiştirilmiş sürümleri yeniden dağıtılabilir ve hatta bu kod satılabilir.
Bu açıdan Özgür Yazılımın temel ilkelerine bakabilirsiniz. ( https://www.gnu.org/philosophy/free-sw.tr.html )
4. Özgür Yazılım ve Açık Kaynak farkı
Özgür Yazılım “Açık Kaynak”tan farklıdır çünkü özgürlük iddiası pratik kod kalitesi ve benzeri iddiaları olan Açık Kaynaktan farklıdır.
1980'li yıllarda Richard Stallman Özgür Yazılım hareketini başlattı ve bu hareket kendine bir yer edindi. GNU işletim sistemi ve geliştirme araçları yazıldı.(Kendisi de buna büyük katkı sundu.) Ancak 1990'lı yıllarda bir de Açık Kaynak hareketi ortaya çıktı. Her ne kadar birbirlerine benzeselerde odak noktaları birbirinden farklıdır. Özgür Yazılım daha politik söylemli Özgürlük iddiasında iken, Açık Kaynak "pratik çözümler" peşinde ve kendi bünyesine katkı çekip kod kalitesini artırma iddiasındadır.
ık Kaynak kod hareketi özgür olmayan yazılımlara yeri geldiğinde sıcak bakabilmekte ve kendi dağıtımlarında özgür olmayan yazılımlara yer verebilmekte, ancak Özgür Yazılım hareketi Özgür olmayan yazılımların kendi bünyesinde var olmasından hoşnut olmamaktadır.
5. “Özgürlük Sorumluluktur”
Özgür olmak kodu görünebilir kılmak projeyi başlatmak aslında hepsi birer sorumluluktur. Bir kere kod yazmak yeterli değildir. Çoğu proje Linux kernel de dahil olmak üzere tepkisel reaksiyonlar neticesinde yani "evrimsel" olarak gelişmektedir.
Elbette ilk başlatandan bağımsız birisi ilgili projeyi devam ettirebilir ancak projeyi kurumsallaştırmanın sorumlulukları vardır. Test, bakım, belgelendirme ve çeviri ekiplerini kurmak kısaca "topluluk" yapısına büründürmek bir sorumluluktur. Kısaca "Özgürlük sorumluluktur."
Aksi durumda devam etmeyen veya tasarımsal olarak hatalı bir proje bir kaynak israfıdır. Elbette hobi amaçlı projeler istisnadır. Fakat bir projenin ne zaman hobi ve öğrenme amaçlı proje halinden ciddi önemli proje haline dönüp dönmeyeceği de net değildir. Sorun şu ki ben bir çözüm üreteceğim dedikten sonra desteği kesmek veya projenin yükümlülüklerini yerine getirmemek bir özgürlükler açısından tavizdir ve israfa sebeptir. Yani kullanıcıyı ve geliştiriciyi mağdur bırakmak demektir. Kaynaktan sürekli olarak yararlanmaya son verilmesi anlamındadır. Bu sebeple "taviz" olarak tanımladım.
6. Özgürlük kişi ve kurumdan bağımsız altyapılardır yani özgür yazılım hem kişiye aittir hem de değildir.
Özgür bir yazılım için çeşitli lisanslar yani kullanım şartlarını belirten metinler mevcuttur. Bunlar temelde iki kategoriye ayrılır. Birincisi "Copyleft"(yine Copyright ama sadece isim değişikliği var) ve Permissive(izin veren kaynak kodun kapatılmasına izin veren) lisanslardır. Birincisi Copyleft kodun sürekli açık ve özgür kalmasını sağlamaya çalışırken Permissive lisans ise üreticinin ismi saklı kalmakla birlikte kodun kapatılmasına izin vermektedir. Ancak bu ikinci aşamada özgürlüğün kaybıdır ve topluluğun projeden yalıtılması anlamını taşır.
Bu kurumsal davranış açısından şu anlamı taşır. Copyleft varsa devamlılık var, Copyleft yerine Permissive varsa proje "sallantıda" demektir. Olası güvenlik açıklarına da gebedir.
7. Kurumlara yönelik özgür yazılım bu kapsamda devamlılığı sağlar.
Bir genel proje kullanıldığında eğer genel proje devam etmezse kurum içi kullanıcı ve geliştiriciler bunu devam ettirebilir. Ama özel mülk yazılımda genel proje biterse kurum mağdur olur. Bağımlılık telafi edilemez. Çünkü tek taraflı bir dayatma ve geliştirici dağıtımı vardır. Bu özel mülk yazan şirket tarafından kullanana doğrudur.
Bu sebepten kalkınma ve kurumsal geleneğin devamı için Copyleft tercih edilmelidir. Çünkü kod sürekli özgür olduğundan yeni personel geldiğinde , yeni hükümet kurulu(bakanlar ve bürokratlar geldiğinde) geldiğinde eski projeyi devam ettirebileceklerdir. Ancak Özel mülk veya permissive lisanslı dolayısıyla potansiyel Özel mülk yazılımda gelenek takip edilemez.
8. Milli Ekonomi ve Milli Yazılım
Milli Yazılım milli devlet ve milli ekonomi kamu, özel , her ölçekte işletmeler ve girişimler ve çok ortaklı işletmeler veya hangi açıdan bakılırsa bakılsın tüm ekonomik birimler arasında iletişimi herkes tarafından görülebilir veya özel ( gizli ama özgür geliştirmeyi ) özgür yazılımla sağlamak; hizipleşmeyi ve demokratik olmayan yapılanmaları engeller. Dolayısıyla Milli egemenlik ve demokrasi konusudur.
Milli Ekonomi bütün bu adı anılanlar kapsamında öncelikle milli ölçekte "kapalı ekonomi"(dış ticaret olmaksızın) modelinde kalkınabilmek için ve sonrasında yurtdışına ticaret yapabilmek için Özgür Yazılımla birlikte var olmalıdır. Çünkü ekonomideki her bir parçayı, tarım, hizmet, savunma sanayii, genel sanayi, küçük esnaf her boyuttan işletmeyi harekete geçirebilmek için en asgari sermaye gereksinimi Özgür Yazılım sağlamaktadır.
Çünkü Özgür Yazılım kaynağa erişim vermektedir ve zorunlu bir lisans bedelinden ilgili kişi, girişimci şirket ve kurumu kurtarmaktadır. Sadece asgari bir minimal tutar ile yatırıma başlanabilmektedir.
Bugün bir internet sitesi barındırma hizmeti aylık olarak 25 Türk Lirası 150 Türk Lirası arasında değişebilmektedir. Senelik alan adı kiralamak örneğin .xyz için 100 Türk Lirası altında başlangıç fiyatı ve 500 Türk Lirası civarında bir yenileme tutarı ile var olmaktadır. Elbette teknolojiye göre bu tutarlar değişmektedir fakat bu masrafı vermek kişiye veya kuruma bir girişim imkanı sağlar, fiziki mekana bağlı bir ofisten kat be kat daha ucuz ve internet sayesinde tüm dünyaya açık bir altyapı sağlar. Klasik kargo alım ve benzeri işler için bir ofis gerekecektir. Ancak biz burada bir iş kurmak için gereken temel masrafı anlatmaktayız.
9. Hastanelerde, ulaşımda, polis, orduda veya görev kritik diğer altyapılarda Özgür Yazılım kullanmak hayati önem taşır.
Silahlar bizi bir süre onra yarı yolda bırakabilecek firmalara ve onların yazılımlarına göre kodlanamaz. Tıbbi cihazlar, ve ilaçların formülleri ve ilaç üretimleri, gıda sektörü, ulaşım ağı da öyle ...
Ordu için Özgür Yazılım verilerin dışarı sızdırılmasını engeller verilerin veriyi tutan yazılımların Ordu personeli tarafından kontrol edilmesi sayesinde ... Aksi durumda Özgür olmayan bir sistem arka kapılar(yani güvenlik açığı özel mülk yazılımcının gizli erişim yetkisi) barındıracak bir potansiyel olduğundan çevrim dışı kullanılan bilgisayarlar veya özel yalıtılmış bir ağ intranet vb kullanılsa bile bir şekilde tacize açık olacaktır. Çünkü kaynağına erişilemeyen her yazılım üreticinin keyfiyetine tabidir ve ne zaman ne yapacağı bilinemez. Adobe firmasının Venezüela için lisans iptali örnek verilebilir. (https://t24.com.tr/haber/adobe-abd-hukumetinin-karari-nedeniyle-venezuela-daki-tum-kullanici-hesaplarini-kapatti,843236)
Hele savaş zamanında bir bombanın atılması , koordinatların belirlenmesi, veya silahın ilk ateşlenmesi sırasında bile tutukluk yapması ihtimali bizi kendi kontrolümüzde olması gereken Özgür Yazılımlara mecbur etmektedir.
Özgür Yazılım polis, ordu, kamu veya özel şirket içinde kendi bünyesinde geliştirilebilir ve dağıtılabilir. Yukarıda belirtildiği gibi genel bir Özgür Yazılım da alınıp kullanılabilir veya biz kendimiz sıfırdan bir Özgür Yazılım yazıp bunu yine Copyleft ile lisanslayıp gelen giden her yeni personel ile yeniden ve yeniden yazıp yaşatabilir ve geliştirip kullanabiliriz.
Özgür yazılım özetle ürün kullanımında ve geliştirmede devamlılık, ürüne hakimiyet, açıklık ve şeffaflık ile birlikte gerçek gizliliği beraberinde getirmektedir.
10. Crowdstrikeın öğrettikleri
Crowstrike bize ilk olarak şunu öğretti : elimizde kaynak kodu olmayan bir yazılım bünyemizde olduğunda sistem “bizim” olmaktan çıkar. Sisteme kontrol amacıyla müdahele eden biz değil bizim yerimize güvenlik sağladığını söyleyen ancak bizim sistemimizi istediğinde taciz edebilecek bir şirket olur.
Çözüm kaynak kodu elimizde olan, belgelendirmesi düzgün, yazılım test döngüsü düzgün planlanmış ve aktif bakımı yapılan bir güvenlik yazılımıı oluşturmaktır. Böyle olsaydı belki bu Crodwstrike veya benzeri bir olay hiç yaşanmazdı veya hizmet alan vatandaşlara en az zaman kaybı belki on beş dakika gibi bir sürede ayağa kalkan bir altyapı ile çözüm getirebilirdik.
11. Yapay Zeka ikinci Crowdstrike olmasın !
Yapay zekanın başlı başına en kritik konusu “veri toplamak” ve bu verilerle makine öğrenimi , eğitim gerçekleştirerek geliştiricilere ve son kullanıcıya bir arayüz oluşturmaktır. Kritik soru şu : kim kimden yani nereden veri topluyor ?
Genel olarak özgür olmayan yazılımlar ücretsiz adı altında sunulur ancak ücreti biz kendi verilerimizin şirketlere satılması karşılığında daha tehlikeli olarak ödemiş, bu bedeli ödemiş oluruz.
Örneğin Microsoft Recall teknolojisi açıkça Windows bilgisayarlardan ekran görüntüsü ve diğer formatlarda veri alacağını belirtmiştir. Bu düpedüz bilgi güvenliği ihlalidir.
Fakat Microsoftun bu yazılımına cevap olarak kendi bilgisayarımızda özgürce çalıştırabileceğimiz (https://github.com/openrecall/openrecall) OpenRecall teknolojisi geliştirilmiştir. Böylece kendi geçmişimiz kendi kontrolümüzde olmaktadır.
Eğer ki yapay zeka son kullanıcının ve geliştiricilerin kontrolünde olmazsa insanlığın en büyük keşfi olmayacak tam tersi en büyük belası olacaktır. Ve kapitalist sistem için pazarlama aracı olmaktan öteye geçmeyecektir. Örneğin nasıl ürün önerisi verebilirim gibi sorulardan öteye geçemeyecektir.
Halbuki tüm bilimsel gelişmeler Özgür Yazılım ile yazılmış bir yapay zeka sayesinde hem çoğulcu bir etki bırakacak ve demokrasiyi güçlendirecek, hem de üretici güçlerin tekeller tarafından tehdit edilmesini engelleyecek her milletin kendi kalkınma yolunu çizmesine yönelik milli bir yol açacaktır.
12. Güçlü Devlet Güçlü Millet
Milli ve egemen bir devlet anayasa ile demokrasiyi koruduğu gibi yine politik yoldan Özgür Yazılımı destekleyebilir. Bugün pek çok devlet tarafından desteklenen GNU/Linux dağıtımları vardır. Örneğin bizim ülkemizde Pardus GNU/Linux vardır. Rusyada Astra GNU/Linux vardır.
Bu acil bir durumda Crowdstrike krizinde Özgür Yazılım kullanılması durumundaki gibi on beş dakika ve benzeri bir süre içerisinde sorunların çözüldüğü, sistemin devlet kurumlarınca kontrol edildiği bir altyapı ve ağ getirmektedir.
Milli Eğitim, hastaneler, ulaşım ağı, finans işlemleri ve diğer görev kritik altyapılar güçlü ve özgür bir yazılım gerektirir. Çünkü kontrolü elde tutmanın tek yolu Özgür Yazılımdır.
ÖZET
Bu yazıda yazılımın ne olduğu, günümüzdeki yaygınlığı ve önemi, Özgür yazılımın ve Açık kaynağın ne olduğu, Özgürlüğün getirdiği sorumluluklar, Bir Özgür Yazılımın nasıl ve kim tarafından başlatılıp sonrasında nasıl benimsendiği, milli kalkınma ve milli bağımsızlık için neden Özgür Yazılımın gerekli olduğu, Görev kritik kurumlarda örneğin hastahenelerde, polis ve orduda neden sadece Özgür Yazılım kullanılması gerektiği, Crowdstrike vakası ve genel olarak yapay zekanın gelişmesi gibi konular açısından ele alındı. Görev kritik sistemlerin denetlenmesi daha detaylı anlatıldı.
Bu yazı yazarı Mert Gör'dür yazı değiştirilmediği sürece kopyalanıp yeniden dağıtılabilir. Lisansı CC BY-ND 4.0 veya sonrasıdır.
Yazı Teori dergisine .pdf .txt .odt .docx formatlarında sunulmuştur.
1. Yazım tarihi 18 Temmuz 2024 Perşembe Saat 19:00 Türkiye İstanbul
2. Güncelleme 22 Temmuz 2024 Pazartesi saat 21:00 Türkiye İstanbul, Crowdstrike ve Yapay zeka konusu eklenmiştir.
Kaynaklar veya bakılması gereken yerler
Free Software Foundation (https://fsf.org)
GNU web sitesi (https://gnu.org)
Linux Foundation (https://linuxfoundation.org)
Open Source Initiative (https://opensource.org/)
Ghidra (https://ghidra-sre.org/)
Wikipedia (https://en.wikipedia.org/wiki/Main_Page ve https://tr.wikipedia.org/wiki/Anasayfa)
T24 (https://t24.com.tr/haber/adobe-abd-hukumetinin-karari-nedeniyle-venezuela-daki-tum-kullanici-hesaplarini-kapatti,843236)
Lisans metni : https://creativecommons.org/licenses/by-nd/4.0/deed.tr

5
yeniden.md Normal file
View file

@ -0,0 +1,5 @@
# Yeniden Merhaba !...
Uzun bir aradan sonra yeni bilgisayarım ile birlikte sizlerin karşısına çıkmış durumdayım. Burada Masscollabs Services projesine ait yazılarımızla birlikte, çeşitli mesleklerden gelen katkıcılarımızın kendine ait özel ilgi alanları hakkında da yazılar bulabileceğinizi planlıyorum.
Şimdiden hayırlı olsun !... Bizi takipte kalın...